Vlastimil Beránek’in “Yeraltının Kapıları-Geçiş ve Yansıma ile Mekâna Dokunma” Sergisi Yerebatan Sarnıcı’nda

İstanbul’un tarihi yarımadasında, her köşesi binlerce yıllık hikâyelerle dolu Yerebatan Sarnıcı her gittiğimde beni büyüler. Sarnıcın tarihten derin izler taşıyan atmosferinde dün gerçekleşen basın turuyla “Yeraltının Kapıları – Geçiş ve Yansıma ile Mekâna Dokunma; Vlastimil Beránek” sergisini gezme ayrıcalığını yaşadım. 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), İBB Miras, İBB Kültür ve Çek Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu ortaklığında Yerebatan Sarnıcı’nda açılan”Yeraltının Kapıları – Geçiş ve Yansıma ile Mekâna Dokunma; Vlastimil Beránek”adlı görkemli sergi Çek çağdaş heykeltıraşları Vlastimil Beránek ve Jaroslav Prošek’in kristal heykellerinden oluşan özel bir seçkiyi Yerebatan Sarnıcı’nın büyülü atmosferinde bir araya getiriyor. Dr. Mahir Polat’ın Miroslav Kroupa ile birlikte küratörlüğünü üstlendiği sergi, hem mekânla hem de çağdaş sanatla unutulmaz bir etkileşim yaşatırken bugüne kadar İstanbul’da düzenlenmiş en büyük uluslararası kristal heykel sergisi olma özelliğini taşıyor.

Sergiye adım atar atmaz Yerebatan Sarnıcı’nın su ve taş yansımaları, Çek sanatçıların kristal heykelleriyle çarpıcı bir uyum içinde karşılıyor. Suyun üzerinde zarifçe duran bu kristal eserler, hem tarihe hem de zamansızlığa bir ayna tutuyor. Işığın ve yansımanın mekândaki doğasıyla oynayan eserler, binlerce yıl önce İmparator I. Justinianus’un inşa ettirdiği bu dev yapının gücünü ve estetiğini yeniden hatırlatıyor.

1500 yıllık bir geçmişle camın zarif saydamlığını buluşturması, tarihi ve sanatı birleştiren bir deneyim sunuyor. Yerebatan Sarnıcı’nın atmosferi, sergilenen eserlerin katılığına karşı yumuşak bir denge sağlarken, su ve taşın efsanevi dansı, Beránek’in kristalleriyle adeta yeniden şekilleniyor. Mitolojik unsurlardan Platon’un mağara alegorisine kadar derin felsefi temalarla şekillenen sergi, yalnızca görsel bir şölen değil, aynı zamanda insanlığın gerçeklik algısına dair derin bir sorgulama sunuyor. Çek sanatçıların, tarih boyunca sanatın, suyun ve taşın rolüyle kurdukları bu diyalog, bizlere geçmişin izleriyle geleceğin kapılarını açma fırsatı veriyor.

Vlastimil Beránek’in geçmiş ve bugün üzerine odaklanan cam eserleri sarnıcın su ve taş dokusuyla etkileşime girerek Yerebatan Sarnıcı’nın su ve ışıkla elde ettiği dinamik yansıma alanlarına renk ve yansıtmayla dahil oluyor. Jaroslav Prošek’in eserleri ise izleyiciyi yaklaşık 6.000 yıl önce Mezopotamya’da üretilen ilk camın, aynı döneme ait yarı fosil meşe ağacı malzemesiyle buluştuğu tarihe götürerek kendimizle, kolektif hafızayla ve şimdiki zamanla ilgili soruları gündeme getiriyor.

Sergi tarihle modern sanatın unutulmaz bir buluşması. Özellikle Çek Cumhuriyeti’nden gelen bu güçlü sanat eserlerinin İstanbul’un kalbindeki bu görkemli yapı ile uyumu, ziyaretçileri hem yeraltının hem de bilincin derinliklerine çağırıyor. Hem mekâna hem de sanata dokunan bu sergi, Sarnıç’ın gizemli havasında kristal heykellerin suyla etkileşiminde yeni bir boyut kazanıyor.

Yerebatan Sarnıcı’nda salt turistik bir gezinin sınırlarını kaldıran sergi, izleyicileri insanlığın derinliklerine ve gerçeklik algısına tekrar odaklanmaya; 1500 yıldır Güneş’ten koparılmış, buraya hapsedilmiş Medusa anlatısındaki “human condition/insan olma durumu” üzerine düşünmeye davet ediyor.

Serginin YSM hali var ki hiç sormayın. Sanat ve tarih dolu gün komik anlarımla taçlandı belleğimde. “Yeraltının Kapıları” sergisine giderken stilletto giymiş bulundum. Fakat Yerebatan Sarnıcı, binlerce yıllık taş merdivenleri ve zeminiyle stilletto giymeye hiç uygun değil. Daha girişte merdivenlere oturup ayakkabılarımı çıkararak çıplak ayakla gezmeye karar verdim. Buluşma noktasına giderken güvenlik görevlisinin bana terlik getirmesiyle sergiyi sayısız basın mensubu ve kültür elçileri arasında ayakkabılar elimde, İBB Kültürel Diplomasi Ofisi Direktörü Ozan Şakar’ın anlatımını kulaklıkla dinleyerek ve terliklerimle tamamladım. Bu sıra dışı başlangıç, sergiyi benim açımdan unutulmaz kılarken insan olma durumuna her şey dahil diyerek ayrıldım Yerebatan’dan.

89 yılında öğrenci olarak geldiğim bu şehirde sayısız kez ziyaret ettiğim, zamanın sınırlarını unuttuğum tarihi mekân, tüm ziyaretçilerine modern sanatın derinlikleriyle temas etme fırsatı sunuyor. “Yeraltının Kapıları – Geçiş ve Yansıma ile Mekâna Dokunma; Vlastimil Beránek” sergisi, 30 Kasım’a kadar sizleri bekliyor.

Yeşim Mutlu

“Metin ve görsel düzenlemede Üretken Yapay Zeka (AI) teknolojisi kullanılmıştır.”

12.09.2024 Haberlercom

Yorum yok

Yorum Yazın